Tarih 1920: Ülke ABD. Ekonomi iyi durumda. Yeni finansal araçlar ve mucitler ortaya çıkmaya devam ediyor. Bunlardan biri gazeteye ilan vererek, kendisinden tahvil alan herkese kısa sürede %40 lara varan karlılık sözü veren Charles Ponzi. Sözünü de tutuyor ve ilk zamanlarda bu tahvili alanlara, söz verdiği karı ödüyor. Sonrasında ise ödemeler azalıp ortadan kayboluyor. Ponzi’nin sistemi daha sonra incelendiğindeyse aslında parayı herhangi bir yatırımda kullanmadığı ve ilk dalgada dağıttığı paraları ikinci dalgada sisteme girenlerden topladığı paralarla ödediği ortaya çıkıyor. Bu sistemi Ponzi’den önce de kullananlar olsa da bugün biz bunu Ponzi Scheme adıyla biliyoruz.

Ponzi’nin kuduğu bu sistem bana kalırsa SGK’nın emeklilik sistemine oldukça benziyor. Tek farkı bunun yasal ve zorunlu olması. Sisteme yeni giren çalışanlar, şu anki emeklileri finanse ediyor. Bugün 2 çalışan 1 emeklinin maaşını ödüyor. Sistemin değişkeni Ponzi’nin aksine çok fazla. Emekli’ye ne kadar maaş ödeneceği, çalışandan ne kadar kesileceği, kesintlerimizin yatırıma yönlenen kısmı kalıp kalmadığı, her seçimde ikramiye dağıtılıp dağıtılmayacağı vb. Bu kadar değişkenli bir sistemin sürdürülebilmesi için ‘stabil’ yani istikrarlı olması şart. Dışarıdan politik malzemelere açık olması sistemin kararlılığını ve sürdürülebilirliğini oldukça etkiliyor. Süleyman Demirel 1991 yılında bu sistemi kökünden zedeleyecek bir değişiklik getiriyor

‘20 Ekim Pazar günü’ seçimlerinin üzerinden 3 ay geçmiş. Dönemin başbakanı Demirel ve ekibinin aklına çılgın bir fikir geliyor.

İnsanların erken emekli olmasını sağlarsak iş havuzundan çıkıp yerlerine gençlerin alınmasını sağlarız ve işsizlik düşer

Bu çılgın fikir emeklilik için gereken yaş sınırı ortadan kaldırıp , 5000 gün prim gününü dolduran herkese emeklilik şansı veriyor. Türkiye’de çılgın bir erken emeklilik dönemi başlıyor. Baba’nın planıysa yürümüyor, çünkü emekli olanlar tekrar çalışmaya başlıyor. İşsizlik azalmıyor ve olan SGK’ya oluyor.

İşte bu ve bunun gibi bir çoksiyasi malzemeyle , bugün 2 çalışan 1 emekliyi finanse eder hale geliyor. Dünya genelinde beklenen oran 4 e 1. Beklentinin 2 katı kötü durumdayız. Bu yüzden emeklilerin maaşları düşük. Çalışandan ve işverenden kesilen SGK primleri yüksek. Emeklilik yaşı bugun 65 e kadar çıkmış durumda.

Tüm bunların yanında çalışma hayatının gençleri daha çok tercih ettiği bir gerçek. 64 yaşında rahatça iş bulabileceğime inanmıyorum. Kaldı ki her maaşlı çalışanın içinden bazen patrona/müdüre “Sktir çekesi” geliyordur. Patrona bunu söyleyebilme özgürlüğü daha az stressli bir çalışma düzeni demek. Bu finansal özgürlüğü ancak emekli olduğumuz zaman elde ediyoruz. Çünkü emekli maaşımız ne yaparsak yapalım garanti olarak gelecek.

Bu kadar bozuk bir sistemden emekli olmaya güvenemiyorum. Emeklilik için kendi birikimlerime kendim karar vermek istiyorum. Çünkü emeklilik uzun vadeli bir yatırımdır ve uzun vadeli yatırımlar istikrar ve disiplin gerektirir. Bu disiplini sağlar ve yatırımları akıllıca değerlendirirsek emeklilik yaşını beklemeden , finansal özgürlüğe kavuşabiliriz. Bu noktadan sonra çalışmak için olan motivasyonumuz artık para olmaz.

Bu konuyla ilgili internette daha fazla araştırma yapmak istediğinizde karşınıza çıkacak olan kavramın adı FIRE. Financial Independen - Retirement Early olarak çevriliyor. Biz blogda Türkiye’de bunu yapmanın, yani para biriktirerek erken yaşta finansal özgürlüğe kavuşup zengin olmanın mümkün olup olmadığını verilerle tartışacağız.

Bu amaç için Türkiye’de akla gelen ilk araç Bireysel Emeklilik Sistemi. Bize 56 yaşında emeklilik şansı tanıyor. Bireysel Emeklilik Sistemi bu amaç için ulaşması en kolay yatırım yöntemi. En kolay olması en efektif olduğu anlamına gelmiyor. Ancak güzel bir başlangıç noktası.

Bir sonraki yazıda Bireysel Emeklilik Sistemlerine biraz daha detaylı bakacağız